Gaziantep yalnızca damak tadıyla, tarihiyle ya da el sanatlarıyla değil, ruha işleyen sesiyle de eşsizdir. Ancak bu ses, herkesin bildiği bir melodi değil; zamanın tozlu aralarında kalmış, sokak köşelerinde yankılanan, düğün davullarının, erbane vuruşlarının ve cura tınılarının taşıdığı bir ezgidir. İşte Gaziantep’in kulaktan kalbe aktarılan müzik geleneği…

Zurnayla Başlayan Düğün, Davulla Yükselen Coşku

Gaziantep'te müzik denilince ilk akla gelen zurna ve davul ikilisidir. Düğünlerin, kına gecelerinin, asker uğurlamalarının başrolünde yer alır. Ancak Antep zurnası, Anadolu’daki diğer zurna ezgilerinden farklıdır. Kıvrak, tiz ve sert bir üsluba sahiptir. Zurnacıların ustalığı, çaldığı hava kadar nefes hakimiyetine dayanır.

Davul ise ritmin kalbidir. Özellikle “dım dım dıdıdıdım!” diye tempo tutturan Antep davulcuları, sabahın erken saatlerinde sokakları çınlatır. Bu geleneksel ezgiler çoğu zaman kayıt altına alınmaz, sadece kulaktan kulağa aktarılır.

Cura: Antep’in Sözsüz Hikâyesi

Cura, bağlamanın en küçük halidir. Gaziantep’te özellikle usta halk müzisyenleri tarafından kullanılır. İnce sesiyle içe işleyen, hüzünlü bir ezgi çalar. Mahalle meclislerinde, köy odalarında ya da küçük toplanmalarda “cura çalan dayılar”, aşkı, özlemi, ayrılığı dillendirir.

Cura, çoğu zaman tek başına çalınır ve yanında söz olmaz. Müzik kendi hikâyesini anlatır. Antep’in halk ezgilerinin büyük kısmı aslında bu “sessiz” gelenekten gelir.

Erbane ve Tef: Kadınların Ritmi

Erbane, özellikle kadın müzisyenler arasında yaygındır. Kına gecelerinde, doğumlarda ya da bayramlarda kadınlar bir araya gelir ve erbane eşliğinde türküler söyler. Bu müzik, kadın dayanışmasının da bir yansımasıdır.

“Tefçiler” olarak bilinen kadın grupları, özellikle mahalle aralarında düğünlerde rol alırdı. Ellerindeki teflerle hem çalar, hem söyler, hem de oyun başlatırlardı. Bu gelenek, günümüzde neredeyse tamamen unutulmak üzere…

Mahalli Sanatçılar ve Ezgilerin Hafızası

Gaziantep'in müzik tarihinde birçok mahalli sanatçı yetişmiştir. Ancak büyük kısmı yerel kalmış, isimleri kaset kapağına bile yazılmadan silinmiştir. Onların ezgileri ise mahalle düğünlerinden, sohbet meclislerinden, bir zamanlar açık olan eski “kasetçilerin” vitrinlerinden duyulurdu.

Bu sanatçılar arasında, sözleri unutulmuş ama ezgisi hâlâ kulaklarda kalan onlarca anonim türkü vardır. Örneğin:

  • "Antep’in yolları dardır geçilmez…"

  • "Fıstık dallarında serçeler öter…"

Bu türkülerin büyük kısmı hiçbir dijital platformda yer almaz. Yaşayan hafızalarda, aile büyüklerinin sesinde saklıdır.

Bugünün Sessizliği ve Yarının Sesi

Ne yazık ki bu kültürel zenginlik günümüzde yerini hazır listelere, dijital şarkılara ve gürültülü elektronik müziğe bırakıyor. Ancak bu eski ezgilerin, geleneksel müzik aletlerinin ve yerel sanatçıların hikâyesi unutulmamalı. Çünkü Gaziantep’in sesi sadece kulakla değil, gönülle duyulur.

Sonuç: Kaybolmasın Diye Yazıyoruz

Gaziantep’in müzik kültürü, şehrin hafızasının en derin katmanlarından biridir. Zurna bir çağrıysa, davul bir uyarıdır. Cura bir iç çekişse, erbane bir dayanışmadır. Bu sesler kaybolmasın, unutulmasın diye yazıyoruz. Bir gün yeniden o sokaklarda “dım dım dıdıdıdım” yankılanırsa, bu yazı da boşuna yazılmamış olacak.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları



Disqus Yorumları